ŞAFİİ el-UMM

SALAT

 

SEHİV SECDESİ

 

İmam Şafii (Allah rahmet etsin) şöyle dedi: Heyetlerin terkinde sehiv secdesi gerekmez. Sünnetle geçtiği gibi oturuşundan kalkan kişinin, bilerek yere dayanarak destek alarak kalkması uygundur, bunu terk etmeyi kerih görürüm. Fakat terk edenin namazı iadesi de gerekmez, sehiv secdesi de gerekmez. çünkü bunların hepsi namazın heyetleridir. Böylece namazdaki heyetlerin yapılmasını emrederim ve onların hilafına amelleri de nehyederim. Fakat sehiv secdesi bunun için lazım değildir. Ayrıca namazın iadesi de heyetlerin terkinden dolayı gerekmez. Bunun için; secde sonrası oturuş, namazda huşu, namazın kabulü için titizlik gösterme, namazda vakarlı olma gibi hallerinin terkinde namazın iadesini de, sehiv secdesini de emretmem.

 

Birinci teşehhüdde oturma ve Nebi'ye salııvat getirme konusunda şöyle olur: Kim birinci oturuşu ve Nebi'ye salııvatı sehven getirmeyi terk ederse, namazının iadesi gerekmez, fakat ona sehiv secdesi gerekir.

 

İmam Şafii (Allah rahmet etsin) dedi ki; iki teşehhüd arasında fark görüyorum. çünkü Nebi (s.a.v.) ilk oturuşta oturmayarak kalktı, fakat sehiv secdesi yaptı. Bu hususta ihtilaf edeni bilmiyorum. Son oturuş öyle değil, onunla birinci oturuşun tersine, namazdan çıkılır. O oturuş mecburidir. Sehiv secdesiyle telafi edilemez.

 

İmama sonradan yetişen kişi, unutarak son teşehhüdde selam verirse ve namazdan çıkarsa, aradan uzun zaman geçmişse namazını iade eder.

 

Eğer selam verir ve hemen bunu fark ederse tekbir alır, oturur, teşehhüdü okur, sehiv secdesi yapar ve selam verir.

 

Rebi' b. Süleyman bize haber vererek dedi ki; Şafii dedi ki: Bize Malik, İbn Şihab'dan; o, el-A'rec'den; o da Abdullah b. Buheyne'den şöyle dedi: Resulullah (s.a.v), öğle namazının ikinci rekatında oturmadan kalktı, namazını bitirince iki secde ettikten sonra selam verdi. (Buhari)

 

İmam Şafii (Allah rahmet etsin) dedi ki: Bu hususta şöyle deriz: Namaz kılan, birinci teşehhüdü terk ederse, namazını iade etmesi gerekmez. İkinci rekatta ayağa kalkmaya niyetlenir ve hatırlayarak geri oturursa oturuşunu tamamlar ve sehiv secdesi de etmez. Kalktıktan sonra hatırlarsa döner, oturur, teşehhüdü okur, sonra da sehiv secdesi yapar.

 

Namaz kılan, son oturuşta oturmadan beşinci rekata kalkarsa, dönüp oturur, teşehhüdünü yapar, sonra da iki sehiv secdesini yapar.

 

Bunun gibi eğer kalkmaktan vazgeçerse ve oturmaya yakınsa, namazdan bazı şeyleri unutmuşsa, o zaman döner, unuttuklarını tamamlar, secde eder, teşehhüdde bulunur ve sehiv secdesi yapar. Şayet oturmaya değil de ayakta kalmaya yakınsa teşehhüdü unutmuş sa o zaman sehiv secdesi yetmez.

 

Son oturuşta otursa, teşehhüdü/tahiyyatı okumasa, selam vererek ayrılsa ve uzaklaşsa, namazını iade eder. çünkü oturuş, teşehhüd içindir; teşehhüd etmeden yapılan cülus, cülus sayılmaz.

 

Kıyamdan kasıt kıraat olduğu gibi oturuştan kasıt da teşehhüddür.

Oturmadan yapılan teşehhüd de teşehhüd sayılmaz. Onun için ayaktayken veya rükudayken teşehhüd etmek olmaz. Kıyam olmadan yapılan kıraatın sayılmadığı gibi ... Sadece teşehhüd de yetmez, salavat da getirmek gerekir, aksi halde namaz olmaz.

 

Rükudan kalkarken ayakta kalmayı uzatır ve kunutu geciktirirse sehiv secdesi gerekir. Bir amelin, yapılması gereken yerde yapılmaması durumu sehi v secdesini gerektirir.

 

Kılınan namazın rekatlarında şüphe edilirse sehiv secdesi gerekir. Nitekim Nebi (s.a.v) şöyle buyurmuştur: "Biriniz namazda, üç reMt mı, dört reMt mı kıldığını bilemezse, bu hususta şüpheye düşerse, şüpheyi atsın ve namazı yakınen bildiği adet üzerine tamamlasın. Sonra selam vermeden önce iki secde yapsın. Eğer beş reMt kılmışsa bu iki secde onun namazını altı rekot kılmış gibi yapar ve eğer dört reMtı tamamlayıcı olarak kıldıysa, bu iki secde şeytanın burnunu yere sürtmek için olur." Tahric: Müslim, 571

 

İmam Şafii (Allah rahmet etsin) dedi ki: Selamdan önce iki secde, noksanlıklan tamamlar.

Ama Şafii mezhebinde genel anlayış, selamdan önce iki secde edip sonra selam vermektir.

 

Bir kişi, namazda "acaba şüpheye düştüm mü, düşmedim mi?" diye tereddüt etse, şüphesi zail olur, namazı sahih olur ve sehiv secdesi gerekmez.

 

Namazın vazgeçilmez amelinden olam terk etmek, secdeyi gerektirir.

Mesela sabah namazında kunutu terk edene sehiv secdesi gerekir; fakat vitri terk edene sehiv secdesi gerekmez. Ancak Ramazanın son on beş gününde vitri terk ederse, sehiv secdesi gerekir.

 

Sehiv secdesi; tek başına namaz kılan, cemaatle kılan, kadın ve erkek olması arasında fark gözetilmeden herkese gereklidir.

 

Bize Rebi', İmam Şafii'nin şöyle dediğini haber verdi: Bize Malik, İbn Şihab'dan; o, el-A'rec'den, Abdullah b. Buheyne (Abdullah b. Malik el-Ezdi) tarikiyle şöyle nakletmiştir: Resulullah (s.a.v) bize imamken iki re kat kıldıktan sonra oturmadan ayağa kalktı ve insanlar beraberinde kalktılar. Namazını bitirince selam vermesini beklerken, tekbir getirdi ve selam vermeden önce iki defa secde ettikten sonra selam verdi. Tahric: Taberi, Namaz 1/96 no: 65; Buhari, Sehiv 1/378; Müslim, 1/399 no: 85/570

 

İmam Şafii (Allah rahmet etsin) şöyle dedi: Biz, bununla amel ederek dedik ki: Namaz kılan şahsın birinci teşehhüdü terk etmesi halinde, iade gerekmez. İkinci rekattan kalkan kişi, oturma pozisyonundan ayrılmadan hatırlarsa, oturmaya devam eder ve sehiv için secde etmesi gerekmez. Ama oturmuşken ayrıldıktan Sonra hatırlarsa, geri oturur ve oturuş ile kıyam arasında bir yerdeyken dönüş yaparsa, sehiv secdesi yapması gerekir. Son oturuştan Sonra kalkarsa, geri dönüp oturur ve teşehhüdü okuduktan so ma da sehiv secdesi yapar.

 

Aynı şekilde eğer namaz kılan kişi, namazdan kısa bir ayrılırsa, -söz konusu ayrılma süresi, namazda sehiv neticesinde yapılan sehiv miktarı kadar olup namazı tamamladıktan Sonra sehiv secdesi yapanın ayrılığı kadardır- geri döner ve teşehhüdü okuduktan Sonra sehiv secdesi yapar. Ama namazdan daha uzun bir süre ayrılık hasıl olmuşsa, yeniden namazını kılması gerekir.

 

Teşehhüt için olmaz dediğim her şey, aynı şekilde Nebi (s.a.v)'e salatı salavat için de geçerlidir. Nasıl teşehhüt, Nebi (s.a.v)'e salat getirmeden yalnız başına geçerli değilse, aynı şekilde de Nebi (s.a.v)'e tahiyyat okunmadan salat getirmek de yeterli değildir. Mutlaka teşehhüt/tahiyyat okumanın ve salat/salavat getirmenin beraber olması gerekir.

 

Sehiv secdesinin sebeplerini maddeler halinde şöyle sıralamak mümkündür:

 

1- Namazın cüz'ü olan sünnetlerden birini terk etmek,

2- Kaç rek'at kıldığında şüpheye düşmek,

3-Kasden yapıldığında namazı bozan fiiller, unutularak yapıldıkları zaman yanılma secdesini icab ettirirler. Fazla bir rek'at kılmak veya az bir kelam söylemek veya az yiyip içmek veya i'tidal ile iki secde arasındaki oturma rüknü olan kısa rükünleri uzatmak gibi fiiller unutularak yapıldığında namazın sonunda yanılma secdesi yapmak lazımdır. Eğer böyle fiillerin yapılıp yapılmadığında şüpheye düşülürse sonunda yanılma secdesi yapılmaz, çünkü aslolan, böyle fiillerin olmamasıdır.

 

4- Namazda yapılması istenen bir okumayı kasden veya unutarak başka bir yere nakletmek,

5- İmam veya yalnız kılan bir kimse, niyetten ve başlangıç tekbirinden başka bir rüknün terk edilmesinde şüpheye düşerse ve bunun bir mislini yapmadan evvel hatırlarsa, hemen o terk ettiğini yapar, aksi takdirde namazı bozulur.

 

- Eğer selam verdikten sonra böyle bir şüphe gelirse kalkar bir rekat kılar ve sonunda yanılma secdesi yapar. Çünkü şüphe si imamdan aynIdıktan sonra vaki olmuştur.

 

- Mesbuk olan bir kimsenin, imam yanılma secdesi yaparsa, onunla beraber yapması vacibdir.

- Namaz kılan bir kimse, namazda bir unutma olduğunu zannederek yanılma secdesi yapar da sonra böyle bir yanıImanın olmadığı tebeyyün ederse, ziyade olan ilk yanılma secdesi için tekrar yanılma secdesi yapar.

 

- Kısaltılmış bir namazın sonunda yanılma secdesi yapar da sonra bu namazı tamamlama lüzumu hasıl olursa, namazı tamamladıktan sonra ikinci defa yanılma secdesi yapar.

 

- Yalnız bir kimseden bir unutma husule gelir de sonra bu haliyle bir imama uyarsa imam onun hatasını yüklenmez, yani namazın sonunda yanılma secdesi yapar.

 

Fakat imam, yüklenmeye ehil bir kimse değilse, mesela abdestsiz veya gizli necaseti muhtevi ise, ona uyan kimsenin unutma veya başka şeylerini yüklenemez.

 

- İmam, namazı bitirdikten sonra abdestsiz olduğunu veya kendisinde gizli bir necaset bulunduğunu hatırlarsa ve kendisine uyan kimsenin Fatiha'yı bitirmeden rükua gittiğini bilirse, ona uyan kimsenin namazını iade etmesi için ona vaziyeti bildirmesi lazımdır. Fakat bu, aradan uzun bir fasıla geçtiği zaman böyledir. Böyle bir fasıla geçmemişse kendisine haber verildikten sonra hiç ara vermeden kalkıp bir rekat kılar ve sonunda yanılma secdesi yapar.

 

- İmama uyan kimse imamın selam verdiğini zannederek selam verir, sonra da selam vermemiş olduğunu tebeyyün ederse, uyan kimsenin selamını tekrar iade etmesi lazımdır. Sonra da yanılma secdesi yapmaz. Çünkü unutma, uyma zamanında vaki olmuştur.

 

- İmama uyan kimse imamın, başını secdeden kaldırdığını zannederek başını kaldırır ve ikinci secdede olduğunu zannederek ikinci secdeye gittikten sonra imamın daha birincide olduğu tebeyyün ederse, ona uyan kimsenin yapmış olduğu iki secde arasındaki oturuş ve ikinci secde sayılmaz, hemen imamının bulunduğu hale uyar, onunla beraber oturur ve onunla ikinci secdeyi yapar. Ve yanılma secdesi yapmaz. Çünkü unutma, uyma zamanında hasıl olmuştur.

 

- Namaz kılan bir kimse selamı unutarak terk etse ve uzun bir müddet geçse dahi bulunduğu yerden başka yere geçmemişse, selamı verir ve yanılma secdesi yapmaz.

 

Sonraki için tıkla:

 

TİLAVET SECDESİ